15 Ocak 2013 Salı

Etkili misiniz?

Birazdan bahsedecegim kitabi ilk olarak, is hayatina yeni basladigim yillarda okumustum. Aradan 6 yil gecmis.

Gecenlerde ablam yine ayni yazarin oglunun - Stephen M.R.Covey'in "Speed of Trust" (Guvenin Hizi) kitabini okumami tavsiye ettigi zaman fark ettimki, "7 Habits of Highly Effective People" (Etkili Insanlarin 7 Aliskanligi) kitabini tekrar okumam ve bilgileri tazelemem gerekiyor.



Tecrube sanirim boyle birsey, 6 yil sonra tekrar okudugum kitap bu sefer bana bambaska anlamlar verdi, kendimi cogu yerde yeniden kesfetmemi sagladi. Cunku bu sefer yillarin da getirdigi deneyimle okuduklarim, yazarin bahsettikleri daha da yer etti. 7 aliskanligin her birini ayri ayri ozumseyerek okudum. Is hayatinda karsilastigim case'lerin ayrintilari, evlilik hayatinda yasanan durumlarin gerceklikleri, ilerde cocuk sahibi oldugumda cocugumla yapacagim iletisimlere kadar cok fazla edinim kazandim. Bu kitap sadece is hayatiyla ilgili degil, ayni zamanda, aile, arkadas, kisacasi tum hayatiniz boyunca yasayacaginiz ikili iliskiler, tutumlariniz, karsi tarafin tepkileri de dahil bircok konuda kilavuzluk ediyor.

Kitabi olurken Stephen sanki beni karsisina aldi, saatlerce o anlatti ben dinledim. Kitapta anlattigi case'lerdeki toplantilara, ailelerin yemek masalarina ben de konuk oldum ve izledim, Sandra ile yaptigi motorsiklet yolculuklarina kadar o yasananlari ben de yasadim okurken. Boylece neyi dogru neyi yanlis yaptigimizi farketmeye basladim. Zaten bence iletisim de farkindalikla basliyor.

Bu bir kitap tanitimi degil yanlis anlasilmasin ancak bir basucu kilavuzu olarak mutlaka sizlerin de bu deneyimi yasamanizi isterim.

Ben bugun Speed of Trust'a baslıyorum, onu da begenirsem yazarim,

                                                      



Hoscakalın...

9 Ocak 2013 Çarşamba

Antwerp

Arkadasim Z. 3 ay Antwerp'te yasamisti, dolayisiyla Antwerp'teki tum onerileri ondan almistim, iyi de yapmisim;)
O kadar guzel anlatmiski, sehri sanki daha onceden biliyormusuz gibi gezebildik. Burdan kendisini opuyorum.

Antwerp Belcika'nin liman sehri. Ressam Ruben' in sehri. Pirlantalariyla unlu. Gerci biz gezerken oyle acayip bisey gormedik ama oyle dediler. Orta cag ve Ronesans donemlerini mimari tarziyla size resmen yasatiyor. Sanatla ilgileniyorsaniz bu sehir size ayri bir keyif verecektir ve bizim gibi bir gunluk bir gezi asla yeterli olmayacaktir. E baslayalim o zaman:
Unlu Meir caddesinden bir gorunum, Istanbulda'daki Istiklal caddesinin birebir aynisiydi bence..


Tren gari
Tren garinin icten gorunumu, sanirsiniz saray..
Bir cikolata uretim yerinden


Tarihi Hilton oteli

Sehrin yerlileri suyun icinde yanan alev cevresinde gunun tadini cikarken..
Ruben heykeli

Acun icin bir yetenek buldum:)

Ronesans ve Barok.. Ornekleri cokca gozunuze carpiyor..
Antwerp Market Square


9. yy civarlarinda Scheldt nehri Antwerp icin bir sinir olmus, yuzyillar boyunca da Viking ve diger yirtici istilalardan kenti korumak icin bu asagida gordugunuz kale insa edilmis.


                                    




Saint Paul Klisesi, Barok ve Gotik mimarinin harika bir birlesimi. Avrupa'da gordugum ic tasarim acisindan en harikasi diyebilirim. Unlu ressamlarin sayisiz orjinal eserlerini gormeniz mumkun.


Unlu ressam Ruben eserleri



Tarihi turumuz bitiyor, biz de bitiyoruz ve kendimizi sicak bir mekana atiyoruz. Belcika denilince akla sayisiz cesitteki biralari geliyor.
Bizim bira icmek icin sectigimiz yer bence cok iyi bir secimdi cunku hem ic tasarimi cok guzeldi hem de bira secenekleri cok fazlaydi. Buyrun bara bakin sizde. Bu mekanin adi Kathedral Cafe. Icerisinde kac tane heykel vardi sayamadim ama binlerce diyebilirim. Asagidaki fotografa ayrintili bakarsaniz siz de goreceksiniz. Bira menusunu elinize alinca icinde kayboluyorsunuz ama iste bizim sectiklerimiz: Westmalle, Duvel, Tripel..
Cheers...

5 Ocak 2013 Cumartesi

Lille

Lille kucuk bir Fransa sehri, bizim tercih sebebimiz ise Eindhoven'a arabayla 1 saat uzaklikta olmasi ve 2004 yilinda Avrupa Kultur Baskenti secilmesiydi. Bu kadar yakina gitmisken Fransa topraklarina da ayak basalim dedik, yaklasik 4 saatte sehirde gorulmesi gereken yerleri bitirdik, zaten Christmas zamani oldugu icin dukkanlarin cogu kapali oldugunda da sehir gezintisi kisa surdu. Komsu ulkere gore cok sik ve tarz butikler vardi, cemakanlarindan goz ucuyla bakabildim anca, ama oralarda yasasam kesin alisveris icin Lille'e giderdim.

Yaziya biraz istah acicilarla baslayalim. Fransa zaten renkli Macaronlariyla unludur, bu kadar cekicisini daha once gormemistim. Arkasindaki de O.'nun secimi bir ekler pasta.

                                                  

Lille'deki ters ev
                                                 








Tren Gari (Lille Gare de Flandres)


Lille'deki Paris Kapisi


Guzel Sanatlar Sarayi Galerisi






Yemegimizi Grande Place meydanindaki Leffe isimli restaurantta aldik ve turumuzda yedigimiz en leziz yemekleri yedik.




4 Ocak 2013 Cuma

Amsterdam

En bastan soyleyeyim Amsterdam'i sevmedim ben. Neden bilmiyorum ama gezdigim sehirler arasinda siralama yapsam neredeyse son sirayi bile alabilir. Acayip bir bas agrim vardi gun boyunca belki onun etkisi vardir belki de havanin yagmurlu olmasinin. Gerci burada hava hep yagmurlu, cok nadir gunes kendini gosteriyormus.

Yuzlerce belki binlerce bisiklet goruyosunuz etrafta, ben daha once hic bu kadarini birarada gormemistim.


Sehir icinde otoparklar cok pahali, bunun yerine P+R dedikleri sistem var. Yani Park&Ride (arabani park et ve devam et). Biz World Fashion Center (dunya moda merkezi) otoparkina biraktik, 8 € karsiliginda hem arabamizi park ettik hem de bize 3 kisilik merkeze inmek icin kullanabilecegimiz toplu tasima bileti verdiler. Oldukca ucuza gelmis oldu. Arabayi birakip sehir merkezine indik. Tum gun yagmurlu oldugu icin cok fazla fotograf cekemedim de maalesef..

Amsterdam'daki evler, buradaki topraklar cok degerli ve vergiler cok yuksek oldugundan oldukca dar yapilmis, oyleki evlerin icine esya tasiyabilmek icin binalarda makaralar var. Yani evlere esyalari bina dislarinda bulunan makaralar yardimiyla yapiyorlar.


Ilginc bir baska durum da, sehirde yuzen evler olmasi. Sehrin buyuk bir kismi kanallarla cevrili ve bu kanallarin bazi kisimlarinda yuzen evler var. Bu evlerde genelde sanatcilar oturuyorlarmis. Tabiki evlerin fiyatlari dudak ucurtacak kadar yuksek. Yuzen ev dedigime bakmayin cogunun hareket etmesi yasaklanmis durumda. Yani cogu sabit bir sekilde suyun uzerinde duruyor sadece.

                                     

Turistik bir sehir oldugundan alisveris merkezleri ve mekanlari oldukca fazla ve hatta aksamlari 21:00'e kadar da aciklar, diger Avrupa sehirlerine kiyasla sasilacak bir durum. Ben cok tasarim bir magaza goremedim gerci ama asagidaki fotograftaki Magna Plaza Alisveris merkezi binasi gorulmeye degerdi.


Biz sehri gezmek icin Bisiklet turu alacaktik ama hava o kadar yagisliydiki, bu mumkun olmadi biz de bunun yerine otobus turu aldik ve sehri bu otobus turuyla gezdik. Biliyorsunuz Hollanda degirmenleriyle unlu. Asagidaki fotograf otobusten cekebildigim Amsterdam merkezdeki bir degirmenden- bir nevi sembol
Diger ulkelerin aksine Hollandalilar degirmenleri odun kesiminde kullandiklari icin gemi yapiminda diger ulkelerin onune gecmisler ve gecmiste yaptiklari gemilerle dunyanin en buyuk filolarina sahip olmuslar.


Amsterdam bir liman olarak kullanildigindan o zamanlardaki gemicilerin kadinlarla olan ihtiyaclarini karsilamak uzere kurulan Red Light District halen turistik amacla isletilen bir yer. Bu sokagin Amsterdam turizminde cok onemli bir yer tutmasina sasirdiniz mi?

Aldigimiz otobus turunda bir de Pirlanta sergisi duragi vardi. Gassan isimli markanin fabrikasina da ugradik, burada pirlantanin aslinda sadece karat yani tas buyukluguyle degerlendirilmedigini aslinda toplamda 4 kriter (tas buyuklugu,renk,parlaklik,kesim) oldugunu anlattilar. 360.000€ degerindeki kolye su zamana kadar gordugum en pahali takiydi.



En basta dedim ya ben Amsterdam'i cok sevmedim zaten siz de goruyorsunuz cok az fotograf cekmisim, belki ikinci bir sans veririm bu sehre ilerde:)