31 Temmuz 2013 Çarşamba

Haftasonu ne yapsam diye mi düşünüyorsunuz: Kıyıköy iyi bir alternatif olabilir

Yakın çevrem bilir, bende 3 tane enişte var ve her biri de şahsına münhasır (bu kelimeyi ilk defa yazdığımı farkettim) insanlar, yani tamamen birbirlerinden farklı kişilikler:) Şimdi ne alaka diyorsunuz değil mi? Hemen anlatıyorum, aramıza en son katılan S. enişte gezmeyi acayip çok seviyor, epey de gezmiş ve devam da ediyor, öyleki her şehirle/mekanla ilgili illaki bir fikri vardır. Kıyıköy'e onun tavsiyesiyle gittik, iyiki de gitmişiz ki, iki gün de olsa şehirden uzaklaşıp temiz havayı içimize çektiğimiz yeni bir güzellikle tanışmış olduk.

Kıyıköy'e İstanbul'dan 2,5 saatte varıyorsunuz, biz bir Cuma akşamı gittik, tabi işten biraz erken çıkmıştık trafiğe kalmamak adına, saat 7 gibi ordaydık. Kıyıköy'de çok fazla konaklama alternatifi var pansiyon anlamında, hotel olarak seçenek daha az ama bizim kaldığımız Endorfina Hotel'i tavsiye ederim, fiyat/hizmet orantısına bakıldığında oldukça başarılıydı. 

Hotelin linkini aşağıda paylaşıyorum:

                                              
                                             

Hotel yarım pansiyon olduğundan biz valizleri odaya bırakıp yemeğe indik, açıkçası ilk başta beklentim çok yüksek değildi, Kıyıköy'de balık restoranları da olduğunu biliyordum, restoranda yemek daha keyifli olabilir diye bir önyargım vardı, hani kafamızda olur ya hep bir otel yemeği konsepti, ya açık büfedir, acayip sıkıcı, hergün aynı şeyleri yedirdikleri, sadece malzemeleri şekil değiştirerek sergiledikleri ama lezzet diye bir şeyin olmadığı, ya da çok basit menülerle masaya gelen yemekleri servis ettikleri ama yine lezzet ve sunum açısından iyi olmayan şekilde. 
Bu otelde iki gün kalıcaktık, ilk gün için şans verelim dedik ve oturduk masaya. Kafamızda hala ek olarak ne sipariş versek, bir menü isteyelim diye düşünürken, masaya meze tabakları gelmeye başladığı anda tamam dedik iyi başlangıç ve devamı da ana yemeklerle geldi. Bu otelde kalırsanız akşam yemekleri için alternatif aramaya gerek yok. Yemeklerdeki lezzeti yanında yamaçtan denizi ve karşı tepelerdeki Istranca ormanlarını gören manzarası bizi yeterince mest etti. Bu otelde bir de küçük bir havuz var, gün içinde (gece bile) istediğiniz zamanda girebilir yada bakımlı yemyeşil çimlerine istediğiniz gibi yayılıp kitabınızı okuyabilir, kısacası huzurla baş başa kalabilirsiniz.

Hotel odaları


Yemekten sonra bir tur atalım dedik ve merkeze doğru yürüdük. Genç, yaşlı herkes sokaklarda, her yerde Türk bayrakları, şirin dar sokakları, evlerin balkonlarından sarkan renkli çiçekleriyle şirin bir kasaba. Balkonlarda çiçek olan yerleri ayrı bir seviyorum:)

Deniz olarak biraz tehlikeli, malum Karadeniz sahili ve sürekli dalgalı, atraksiyon sevenler için ideal olabilir tabi. Biz yine de keyfini çıkardık, dalga havuzu tadında.

Unutmadan, Kıyıköy'de bu oteli tercih ederseniz, Ziya'ya bizden selam söyleyin:) Ziya 16-17 yaşlarında bu otelde çalışan ama gerçekten çalışan! bir çocuk, işini zevkle yaptığı o kadar belliki, biz epey muhabbet ettik.
Ziya'ya soruyoruz, "Ziya nerde okuyosun?" Ziya'dan cevap: "Okulda" :) 

Maceraperestler için Camping alanları


Tekne turu yapılabilir yada kano ile de gezilebilir


Zamanınız olursa Aya Nicole Manastırı'nı ve Kale'yi de gezebilirsiniz.

Hadi iyi tatiller:)

18 Temmuz 2013 Perşembe

Rengarenk Bursa

Türkiye'ye döner dönmez gezi turlarımıza başladık hemen:) Şimdiki durağımız Bursa.

Bursa'ya uygarlıklar beşiği demek yanlış olmaz, zira M.Ö. 5000 li yıllara dayanan yerleşim kalıntıları bulunmuş. O dönemlerden itibaren çok çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Bursa'ya Türkler 1000'li yıllar ilk olarak gelmişlerdir. Bursa türbeleriyle, hanlarıyla, külliyeleriyle, kaplıcalarıyla, doğal güzellikleriyle mutlaka gidip görülmesi gereken şehirlerimizden. Özellikle İstanbul'da yaşıyorsanız şehir içinde bir yerden bir yere gitmek kadar da kolay ulaşımı var. İdo, İdobüs yada Budo ile ortalama 1,5 saatte Bursa'ya çok uygun fiyatlarla gidebilir aynı gün içinde de geri dönebilirsiniz. Bizim üniversiteden arkadaşımız E. hatta bizim aramızdaki adı Bursalı E. , lakabından da anlaşıldığı üzere Bursalı ve ailesiyle Bursa'da yaşıyor, bize o anlattı  ve gezdirdi Bursa'yı..

Turumuza Orhan Gazi ve Osman Gazi türbeleriyle başlıyoruz.







 Şehir manzarası

Bursa Kalesi

 Koza Han (fotografta O. ve E. 'yi görebilirsiniz:) )


Koza Han'a girip de bir şal, tülbent, fular almadan çıkan bayan yoktur heralde, o kadar farklı çeşitte, renkte, dokuda şallar var ki, ben saatlerimi geçirebilirdim burada



 Ulu Cami




Meydan'daki Ömür Köftecisi içinden bir görünüm, biz burdan geçerken toktuk ancak E. çok tavsiye etti burada da köfte yenir bir dahaki sefere..



Kapalı çarşılarını gezmeye kalksan bir gün gider heralde



 Suya bakmayı seven bir milletiz:)


 Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu Bursa'nın ilk tiyatrosu, E.'nin dedesinin büstü var burada.



 Yeşil Türbe




Yeşil Türbe'nin hemen yanındaki İpek Evi - burası bir harika, ben Türkiye'de iddaa ediyorum çok nadir bu tür bir konsept ve mağaza vardır, Bursa'ya yolunuz düşerse mutlaka gidin gezin burayı.. Çinilerden tutun, havlulara, seramiklere, tesbihlere, gümüşlere kadar çok geniş yelpazede ürün gamı var ve hepsi birbirinden şahane sunumla alıcılarını bekliyor.
                                            
Bursa'ya gitmedeki amaçlarımızdan biri de itiraf ediyorum İskender yemek. Biz Kebapçı İskender'de yedik, aşağıda işletmenin soy ağacını görebilirsiniz, nesiller boyu devam ediyorlar...


İskender'i üzüm şırasıyla servis ediyorlar, ben çok beğenmedim şırayı ama tamamen damak tercihidir. İskenderin lezzeti ise anlatılmaz yaşanır:)
Bir diğer Bursa'nın olmazsa olmazı da kestane şekeri. Biz meydandaki Ulus Pastanesi'nden aldık. Burası Bursa'nın en eskilerindenmiş, hem kestane şekerini hem de renkli şekerlemelerini tavsiye ediyorum.




E.'ye burdan bir kere daha teşekkür ediyorum ve kışın Uludağ'da görüşürüz diyerek Bursa yazımı birkaç ay sonra 2. bölümünü yazmak üzere şimdilik tamamlıyorum:)

Sevgiler,

11 Temmuz 2013 Perşembe

Doga Tarihi Muzesindeyiz

Viyana bilindigi uzere muzeleriyle de cok unludur. Sanattan, tarihe, dogaya kadar ilgi alanınıza gore cok fazla secenek bulmak mumkun.

Bunlardan en onemlileri arasında Natur Historisches (Doga tarihi) - Kunst Historisches (sanat tarihi) muzelerini sayabiliriz. Bunlar Viyana'nın en gorkemli ve merkezi olan bolgesinde karsı karsıya tum heybetleriyle duran iki binada bulunur. 

Birgun cocugum olursa mutlaka goturmek ve ona da yasatmak istedigim bir deneyimdi. Biz cok ayrıntılı incelemedigimiz halde tam 4 saat surdu gezintimiz ancak eminim meraklılarına gunler yetmez bu muzeleri gezmek icin. Muzeden birkac fotograf paylasacagım ancak oncesinde kısa bir anektot da yazmak istiyorum yine bizde eksikligini hissettigim. Turkiye'de de cok onemli muzeler var ve hatta  her seferinde gitmekten keyif aldıklarım var aralarında. Ogrenciyken de okullar gotururlerdi bizi, gider oyle gezer donerdik, Viyana'da herhangi bir muze yada sergiye gittiginizde mutlaka cocuklar oluyor okullardan, ogretmenleri oturtuyor muzenin ortasında sakin bir yere, yazarak cizerek oynayarak anlatıyor neyin nerden geldigini, onemli notları... Eminim ogretmenin anlattıklarını ogrenmeden evine donen olmuyor o gun.

Binlerce farklı sehirden gelen taslardan baslıyoruz muzeyi gezmeye.




 Murgul, Artvin'den bile var




Bence bu tasları moda tasarımcılarının da incelemesi gerekiyor, zira moda tasarımcısı olsam kesin ilham alırdım dokulardan, renklerden




 Dinazorlara geciyoruz


Iste milyonlarca yıl once boyleydik

Binanın mukemmelligi goz kamastırıcı



 Bocukler, kacııınnnn


 Yine moda tasarımcılarına gonderimde bulunuyorum ve mutlaka bu kelebekleri de gidin gorun diyorum


Belgesellerde bile goremedigimiz kadar cok cesitte kopekbalıgı, kus, timsah...