Yakın çevrem bilir, bende 3 tane enişte var ve her biri de şahsına münhasır (bu kelimeyi ilk defa yazdığımı farkettim) insanlar, yani tamamen birbirlerinden farklı kişilikler:) Şimdi ne alaka diyorsunuz değil mi? Hemen anlatıyorum, aramıza en son katılan S. enişte gezmeyi acayip çok seviyor, epey de gezmiş ve devam da ediyor, öyleki her şehirle/mekanla ilgili illaki bir fikri vardır. Kıyıköy'e onun tavsiyesiyle gittik, iyiki de gitmişiz ki, iki gün de olsa şehirden uzaklaşıp temiz havayı içimize çektiğimiz yeni bir güzellikle tanışmış olduk.
Kıyıköy'e İstanbul'dan 2,5 saatte varıyorsunuz, biz bir Cuma akşamı gittik, tabi işten biraz erken çıkmıştık trafiğe kalmamak adına, saat 7 gibi ordaydık. Kıyıköy'de çok fazla konaklama alternatifi var pansiyon anlamında, hotel olarak seçenek daha az ama bizim kaldığımız Endorfina Hotel'i tavsiye ederim, fiyat/hizmet orantısına bakıldığında oldukça başarılıydı.
Hotelin linkini aşağıda paylaşıyorum:
Hotel yarım pansiyon olduğundan biz valizleri odaya bırakıp yemeğe indik, açıkçası ilk başta beklentim çok yüksek değildi, Kıyıköy'de balık restoranları da olduğunu biliyordum, restoranda yemek daha keyifli olabilir diye bir önyargım vardı, hani kafamızda olur ya hep bir otel yemeği konsepti, ya açık büfedir, acayip sıkıcı, hergün aynı şeyleri yedirdikleri, sadece malzemeleri şekil değiştirerek sergiledikleri ama lezzet diye bir şeyin olmadığı, ya da çok basit menülerle masaya gelen yemekleri servis ettikleri ama yine lezzet ve sunum açısından iyi olmayan şekilde.
Bu otelde iki gün kalıcaktık, ilk gün için şans verelim dedik ve oturduk masaya. Kafamızda hala ek olarak ne sipariş versek, bir menü isteyelim diye düşünürken, masaya meze tabakları gelmeye başladığı anda tamam dedik iyi başlangıç ve devamı da ana yemeklerle geldi. Bu otelde kalırsanız akşam yemekleri için alternatif aramaya gerek yok. Yemeklerdeki lezzeti yanında yamaçtan denizi ve karşı tepelerdeki Istranca ormanlarını gören manzarası bizi yeterince mest etti. Bu otelde bir de küçük bir havuz var, gün içinde (gece bile) istediğiniz zamanda girebilir yada bakımlı yemyeşil çimlerine istediğiniz gibi yayılıp kitabınızı okuyabilir, kısacası huzurla baş başa kalabilirsiniz.
Yemekten sonra bir tur atalım dedik ve merkeze doğru yürüdük. Genç, yaşlı herkes sokaklarda, her yerde Türk bayrakları, şirin dar sokakları, evlerin balkonlarından sarkan renkli çiçekleriyle şirin bir kasaba. Balkonlarda çiçek olan yerleri ayrı bir seviyorum:)
Deniz olarak biraz tehlikeli, malum Karadeniz sahili ve sürekli dalgalı, atraksiyon sevenler için ideal olabilir tabi. Biz yine de keyfini çıkardık, dalga havuzu tadında.
Unutmadan, Kıyıköy'de bu oteli tercih ederseniz, Ziya'ya bizden selam söyleyin:) Ziya 16-17 yaşlarında bu otelde çalışan ama gerçekten çalışan! bir çocuk, işini zevkle yaptığı o kadar belliki, biz epey muhabbet ettik.
Ziya'ya soruyoruz, "Ziya nerde okuyosun?" Ziya'dan cevap: "Okulda" :)
Zamanınız olursa Aya Nicole Manastırı'nı ve Kale'yi de gezebilirsiniz.
Hadi iyi tatiller:)