Bugün akşam saat 20:30 sıralarında, Kağıthane'de ablamların oturduğu siteye giriyorduk. Normalde güvenlik olurdu içeride ve kapıyı açardı ama bugün kapıya doğru yürürken yerinde olmadığını fark ettik.
Bir yandan da kapıda 50 yaşlarında bir teyze bize doğru bakıyordu, tam anlayamadık önce, o da mı orada oturuyordu, birini mi arıyordu, yada niyeti kötü biri miydi? Ben bir yandan güvenliğe bakıp bir yandan da elim telefonda ablamı aramaya çalışırken kendimi tutamayıp teyzeye sordum:
Ben: "Birini mi arıyorsunuz?"
Tahmin ettiğiniz gibi sorumda kuşku var, kimseye güven olmuyor artık, gazetelerde yüzlerce 3. sayfa haberleri, vs vs geçiyor insanın aklında sürekli. Bunun için kendimi de suçlamıyorum, artık normalimiz bu oldu ne yazıkki..Teyze benim soruma cevap verdi o arada ben bunları düşünürken:
Teyze: "Anahtarımı içeride unuttum da?"
Ben: Kuşku dolu gözlerle bakmayı sürdürürken "Nası yani anlayamadım, anahtarınız nerede kaldı?"
Teyze: "Şey, ben burada işçiyim, buraların temizliğini yaparım" mutlu ve işi olduğu için gurur dolu bakan gözlerle... "Anahtarımı spor salonunda unuttum da, onu almaya geldimdi. Siz de anahtar varsa bi açıverin."
Ben: ah Didem ne halt ettin, kimden kuşkulandın, bak kadıncağız doğru söylüyormuş derken, bir yandan da kendimi alıkoyamadan konuşuyorum içimden "vay be işinden gurur duyuyor teyzem, mutlu yahu yaptığı işten, birçokları gibi gocunmuyor, hakir görmüyor kendini, o çalışıyor ya, ekmeğini kazanıyor ya, işini seviyor ya, tamam işte ondan iyisi yok..."
O sırada güvenlik geliyor ve açıyor kapıyı, bir yandan bizi selamlayıp bir yandan da teyzeye doğru yönelip birşey unuttuğunu anlamışçasına çekiveriyor teyzemi kenara sessizce..."abla gel veriyim anahtarını..." cümlesini seçebiliyorum anca..
Hayat bizi herkese karşı kuşku duymaya ittikçe, masumluktan nasıl da uzaklaşıyoruz yavaş yavaş. Bu işin bir tarafı ama diğer bir tarafı da, umut veriyor insana böylesine birilerine dokunuyor olabilmek, varlıklarını hissedebilmek...
Dünyaya değer katan herkese burdan selam olsun!