15 Haziran 2015 Pazartesi

Empire States & Central Park (USA Part 6/9)

 
Empire States Building 1931 yılında tamamlandığı yıldan, Dünya Ticaret Merkezi inşa edilene kadar Dünya'nın en yüksek binası ünvanını korumuştur, elim terör saldırıları sonucu İkiz Kuleler yıkılınca bu ünvanını geri kazanmış olsa da yeni yapılan Dünya Ticaret merkeziyle birlikte şuan Amerika'daki en yüksek 4. gökdelendir. Açık bir havada Amerika'nın 5 eyaletinin birden Empire States tepesinden görülebildiği söyleniyor.  
 
Empire States binası gece geç saatlere kadar açık olduğundan, ister gece ister gündüz manzarası seyri için gidebilirsiniz. Biz gece gitmeyi tercih ettik, çok fazla sıra da beklemeden rahatça gezdik, bileti önceden almaya gerek yok (gerçi biz gece gittiğimiz için de çok kuyruk beklememiş olabiliriz.)

 
Mükemmel bir New York ve  New Jersey manzarasına hazır olun.
Seyre doyulmuyor. Yalnız o kadar yüksekte olunca (443m.) hava sıcaklığı da düşüyor, mevsim ne olursa olsun giderken sıkı giyinmek gerek.
 
 



 
Bu yazıda gece ile gündüzü birleştirmek istedim. Uptown'daki Central Park'a uzanıyoruz şimdi de.
 
Manhattan'da doğa içinde keyifli zaman geçirmek isteyenlerin uğrak noktası Central Park. Burada beyzbol oynayanları izlerken, tanıdığınız ünlü oyuncuları görebilir, kuş sesleri eşliğinde dinlenebilirsiniz.
Biz Manhattan'da kaldığımızdan dolayı yürüyerek geldik, çok yakınlarında metro istasyonları da vardı, parkın alt ucundan girip istediğiniz hizasından çıkarak rahatça 5. yada 6. caddedeki gezintinize dönebilirsiniz, ekstra bir zaman ayırmaya gerek yok, nasıl olsa Manhattan'da gezerken yolunuz buraya çıkacaktır:)
 


 


Özgürlük Heykeli ve Ellis Adası (USA Part 7/9)

 
Özgürlük Heykeli, Amerika'nın simgesi haline gelmiş dünyanın en tanınan abidelerinden. Fransa tarafından ABD'ye kuruluşunun 100. yılı nedeniyle hediye edilmiş. Heykelin sağ elinde bir meşale sol elinde kitabe bulunmakta. Bir rivayete göre bu heykelin masrafları o dönemde Mısır topraklarında konumlandırılmak üzere yaptırılmış ve Osmanlı tarafından ödenmiş, fakat Müslüman halkın bu fikre karşı çıkabileceği düşüncesiyle, yıllarca Fransa depolarında tutulduktan sonra ABD'ye gönderilmiş.
 
 
Özgürlük heykeline gidebilmek için bileti önceden almak gerekiyor, en yüksek çıkılabilecek taç kısmına biz yer bulamadık, bileti iki ay öncesinde almamıza rağmen, ilk katına çıkıp müzesini gezebileceğimiz kısma yer bulabildik.
 
 
Özgürlük Heykeli Liberty Island'da olduğundan feribot ile buraya geçiliyor. Feribota binmeden önce havaalanı kontrolünden geçiriyorlar!
 
 



Özgürlük heykelini gezip adanın çevresinde gezdikten sonra tekrar feribota binip Ellis Island'ı da  ücretsiz olarak gezebiliyorsunuz. Bu gezinin toplamı 4 saat falan alıyor.
 
Ellis adası 1892-1954 tarihleri arasında Amerika'ya yeni gelen göçmenler için bir transit merkezi olarak hizmet vermiş. O dönemlerde Amerika hayalleriyle gelen göçmenler ancak Amerika'nın belirlediği kriterlere uyabiliyorsa ülkeye giriş yapabiliyor, eğer kriterlere uymuyorsa ülkesine geri gönderiliyormuş.



Gemiler dolusu insan aşağıda görebileceğiniz fotoğraftaki gibi umutlarla dolu bir şekilde geliyormuş. Ailesiyle gelenlerden, aile üyelerinden herhangi biri kritere uymadığından aileleri bölünüyor, belki eşini belki annesini babasını arkasında bırakmak zorunda kalıyormuş.. 
 
Görüşme kayıtlarının da olduğu odalarda, insanların o zamanlardaki psikolojilerini çok daha yakından anlayabiliyorsunuz, buraya gelirseniz oldukça hüzünlü zamanlar sizi bekliyor.


Kabul edilme aşamaları:

Umutlarını geride bırakıp Amerika'ya giremeden adadan ayrılmak zorunda kalanlar:


Downtown New York (USA Part 8/9)

 
Şimdi size Manhattan-Brooklyn arasında bir tam günlük gezi planını anlatacağım. Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız bu turda eliniz deklanşörden inmeyecek, diğer taraftan da oldukça uzun bir mesafe, rahat ayakkabılar şiddetle tavsiye edilir.
 
Biz Manhattan Midtown'da kaldığımızdan direk yürüyerek başladık gezemeye. Zaten rotamız içindeki Little Italy, Soho, China Town birbirine çok yakın hatta iç içe geçmiş yerler, dolayısıyla bir tanesine ulaştıktan sonra illaki kalan güzergahda yürümek lazım..
 
Little Italy adından da anlaşılacağı için, minik bir İtalya şehrindeymişçesine kucaklıyor ziyaretçilerini, masaların dışarıya atıldığı İtalyan restaurant ve cafeleri turistlerin oldukça ilgisini çekiyor. Biz beğendiğimiz bir tanesi girip öğlen yemeğimizi yedik, çok da lezzetliydi, ama bence birin,n diğerinden farkı  yoktur, gönlünüzün istediğini seçebilirsiniz:)
 
Little Italy
 



China Town, Manhattan'daki Çin mahallesi, burada da uzakdoğu mutfak kültüründen tutun da, özel hediyelik eşyalara, kasaplara manavlara kadar herşey var, değişik meyveler denenebilir, uzak doğu mutfağı seviyorsanız öğle yemeği için burası da düşünülebilir.



Soho, butikleri ve sempatik cafeleriyle ünlü bir yer. Sokakları çok sakindi biz gittiğimizde. Alternatif, tasarım ürünleri satan değişik butikleri vardı. Modayla ilgilenenler için oldukça ilgi çekici.



Tüm bu 3 noktayı da gezidkten sonra Downtown'dan aşağıya doğru yürümeye devam edince Brooklyn Bridge tabelalarını görüyorsunuz zaten. Yazımın başında belirttiğim gibi oldukça uzun bir rota oluyor, Brooklyn Bridge için farklı birgün de seçilebilir. Biz gündüz görmeyi tercih ettik ama Manhattan'ı tüm ışıklarıyla göreyim derseniz gece de tercih edilebilir. Köprünün üzerinden yürüyerek geçilebiliyor olması hem çok heyecan verici hem de çok eğlenceli. Durup durup selfie çeken onlarca insan vardı, ben de makinamla sizin için güzel kareler yakalamaya çalıştım:)




Brooklyn tarafına geçtikten sonra, "eh artık biraz dinlenmeli" diyor insan doğal olarak. Tam köprünün ayağında bir iki restaurant var, bunlardan bir tanesi River Cafe. Çok şirin biryer, önceden de duymuştuk ve direk oraya gittik köprüyü geçince ama bizi almadılar:) sadece suit kıyafetli müşterileri kabul ediyorlarmış, tabi biz gayet spor kıyafetlerle gitmiştik.
 
Neyse deyip yine aynı yerdeki Brooklyn Ice Cream Factory'den dondurmamızı alıp sahilde yedik, abartmayayım ama sanırım yediğim en güzel dondurmaydı..
 
 



Brooklyn içinde de biraz gezinip metroyla Manhattan'a geri döndük, aşağıdaki fotoğraftaki görüntüyle de  Brooklyn aklımıza kazındı..


12 Haziran 2015 Cuma

New York - Times Square (USA Part 5/9)


New York, New Yoooorrrkk şarkısıyla geziyoruz New York caddelerinde. Turumuza Orlando'dan başladığımız için, sahil kasabalarında Amerika'nın eğlenceli, rahat, kısmen daha sakin kısmını keşfetmiştik, şimdi ise kocaman bir şehir kucakladı bizi. Tıpkı İstanbul gibi gürültülü, kalabalık, çılgın taksi şöförleri falan.. Nisan ayında gittiğimizden Istanbul'a benzer bir hava vardı, hafif serin, bir yağmurluk yada ince bir montla gezdik.  Oteli merkezi bir konumda olsun istemiştik ve Madison Square Hampton Inn'i tercih etmiştik, çok da iyi yapmışız, hem çok rahat ettik hem de neredeyse tüm Manhatton'ı yürüyerek gezdik ( bu kısmı yanıltıcı olmasın, çift olarak günde ortalama 10 km civarı yürüme potansiyeline sahibiz.) Amerika'nın birçok yerinde Hampton Inn otelleri mevcut, oldukça sağlam bir kahvaltı menüsü ve 24 saat çay/kahve servisi olması tercih sebebimdir;) 

New York, Manhattan'da Uptown-Midtown-Downtown 'dan oluşuyor. Caddeleriyle ünlü New York'ta haritaları kullanarak şehir basit bir şekilde keşfedilebiliyor. Caddeleri boylam gibi düşünebilirsiniz, ünlü Fifth avenue (beşinci cadde), altıncı-yedinci cadde ve Broadway ana güzergahlarınız olacak. Uptown'da Central Park, midtownda Times Square, Downtownda Soho-China Town-Little Italy'i gezeceğiz, ileriki postlarda buraları da anlatıyor olacağım.


Gurur duydum, Simit Sarayı tam şehrin merkezinde ve hatta şimdiden bile gayet kalabalık olmayı başarmış, Türklere ait bir lezzeti Amerika'nın göbeğinde bulmak inanılmaz güzel.


Kocaman kocaman ekranlarıyla ünlü Times Square. Meydana geldiğinizde hangi ekrana bakacağınızı şaşırıyorsunuz, değişik olan tabiki ekranlar değil ama o gökdelenlerin arasında yüzlerce hareketli görüntüleri izlemek, hangisine konsantre olacağını şaşırmak, tabiri caizse "aval aval" çevreye bakınmak sanırım New York'un en cazip yanlarından.




Times Square'de tüm ünlü markalara ait dükkanları bulabilirsiniz. Hatta çok katlı mağazacılık örneklerinin dünyaca kabul görmüş literatürde örnek gösterilenlerini de alışveriş yapmasanız bile gezmenizi önemle tavsiye ediyorum. Mesela Macy's i bir günde tüm reyonlarının sadece önünden geçeyim deseniz bitiremezsiniz. Bu şehirde herşey kocaman, herşey çok büyük, meydandaki M&M dünyasına girip bu çikolata barlarından alışveriş yapmalısınız. Fotoğraflayamadığım ama çok ilginç gelen kısımlarından biri de Toy'SRus mağazası. Mağazanın içine dönmedolap kurmuşlar, isteyen çocuklar velileriyle birlikte dönmedolaba biniyor.


Times Square'in gecesi ayrı gündüzü ayrı eğlenceli.

Broadway müzikalleri genelde Times meydanı civarlarındaki tiyatrolarda gösterimde. Biletler oldukça pahalı ancak, hergün o geceye ait biletler meydandaki kırmızı merdivenlerin altındaki TKTS'den alınabilir. O saate kadar satılmayan biletler indirimli olarak bu noktadan satılıyor, hatta bizim gibi şanslıysanız bileti 4 te 1 fiyatına alıp, 4. Sıradan Chicago müzikalini izleyebilirsiniz.



Devamı sonraki postlarda :)

31 Mayıs 2015 Pazar

Miami / Key West (USA Part 4/9)


Şimdi yolculuğumuzun deniz tatili bölümüne geçiyoruzzz, sıcaklık ortalama 30 derece, mükemmel bir hava, neşemiz yerinde, kendimizi vuruyoruz yollara
Orlando'dan Miami ortalama 4 saat veriyor navigasyon, bizim gibi sahilden gidelim derseniz 7 saati gözden çıkarmak gerek. Sabah kahvaltımızı edip yola çıktık, Cacoa Beach, Palm Beach, Fort Lauderdale ve Miami şeklinde bir güzergah oluşturduk. Amerika'da hız limiti 50-70 mil civarlarında olduğundan, çok hız yapamadık, sakin sakin sahil kasabalarından geçerek Miami'ye ulaştık. Yol üzerinde uğradığımız yerlerden en çok Palm Beach aklımızda kaldı. Rich-i Rich vari malikaneler çok dikkat çekici... Vay vay vayyyy diyebildik ve yolumuza devam ettik. Palm Beach de Miami kadar ünlü bir sahil. Burada da konaklanabilir, birçok otel bu civarda da var, Miami'ye daha çok zaman ayırmış olsak tercih edilebilirdi aynı şekilde Fort Lauderdale de. Bu bölgelerde önceden otel ayarlamaksızın gidildiğinde gecelik kalmaya illaki biryerler bulunur. Biz Miami'deki oteli ayarlamamıştık mesela.

Miami'nin merkezi zaten Miami olarak bilinen yer değil, iş merkezleri vs var. Asıl South Beach, Miami Beach ve North Beach bölgelerinde kalmak gerek tatilci olarak. South Bech tarafından girdikten sonra okyanus boyunca sıra sıra oteller uzanıyor, birkaç yere sorduktan sonra en son Plaza Beach otelde karar kıldık, geceliği 200 dolar civarına geldi. Kahvaltı dahil olmasını özellikle istedik, sabah ne yesem derdi olmuyor, gün içinde de zaten yiyecek birşeyler buluyor, akşam için de Trip Advisor gibi uygulamaları kullanarak güzel restaurantlar bulunuyor. Miami de yılın büyük bir bölümü aşırı sıcak ama burada da birden yağmur bastırabiliyor, sahildeyken otele gidene kadar ıslanmadık yerimizin kalmadığı doğrudur mesela;) 

Miami'de alışveriş ve zaman geçirmek için Lincoln caddesi araç trafiğine kapalı, küçük ama Apple Store dahil bilinen tüm mağazalar var, dünya mutfaklarından farklı lezzet seçenekleri de bulmak mümkün. 




Yeme içme olarak, alternatif olcukça fazla, Fogo de Chao güzel bir Brezilya restaurantı, bir de Joe's Crab önerebilirim. Her ikisi de Soutb Beach'e oldukça yakın. Gece eğlencesi için de Mansion Night Club, aynı anda 3 farklı müzik seçeneği sunan bir club, bir gece denenebilir.


Miami benim aklımda "süper ötesi" gibi biryer kalmadı pek, okyanus geniş bir sahil, falan tamam ama öyle işte..  Asıl Keywest bence rüyalar ötesi bir yer. Keywest'e Miami'den 3 saatlik bir araba yolculuğu ile ulaşılıyor. Öyle bir yol ki uzunca bir süre sağın solun okyanus gidiyorsun. Giderken ve dönerken farklı yerlerde mola verdik. Giderken Islamorada denilen bir yerde durduk, acayip keyif alarak Mari Balığını yedik. 

Keywest'e varınca "0 mile" tabelasını görüyorsunuz, bundan ötesi yok, alabildiğe okyanus. 
Beyaz kumları var kumsalın ve okyanus suyu ısıtılmış su gibi. Minik bir sahil kasabası, sakin insanları ve "0 mile" ile kalsın akıllarımızda...
Yol üzerinde mola verdiğimiz, iyiki burayı bulmuşuz dediğimiz, sempatik çalışanları ve leziz yemekleriyle: Lorelei Restaurant&Cabana Bar.


Miami-Key West arasında yol boyunca uzunca bir süre bu şekilde gidiyorsunuz.

Key West sahilleri

Key West merkezi


Artık sizin de aklınıza burayı kazıdım, sakın unutmayın, birgün herkesin yolu burdan geçsin isterim:)

26 Mayıs 2015 Salı

Sea World (USA Part 3/9)


İtiraf edeyim, hayvanların çeşitli sebeplerde gösteri dünyasında kullanılmasına karşıyım, belki bir çoğunuz gibi. Burası sualtı canlıların çok büyük bir kısmının görülebileceği, canlı gösterilerinin izlenebileceği bir yer. Her gösteriden önce özellikle belirtiyorlar, "bu canlılar doğalarından koparılmadı, bir şekilde zarar görmüşlerdi, koruma amaçlı olarak buraya getirildi diye", bilemiyorum tabi ne kadar inandırıcı ama o kadar hoş gösteriler yaptılar ki mest olmamak elde değildi.
 
Hem canlı gösteriler, hem farklı deneyimler, hem de rollercosterlar var. Buradaki rollercosterlar diğer parklara göre adrenalin seviyesi olarak daha yüksek olanları. En çok ne aklında kaldı derseniz Orkaların şovu diyebilirim. Süper bir diğer deneyim de kaplumbağaların hayatının simülasyonla anlatıldığı yerdi, sanki 3D gözlükleri takıp o kaplumbağayla bizde yüzdük, daha gerçeği ne olabilirdi derseniz girip kaplumbağayla yüzmek derim.. Sea World'un de diğer bir parkı Aquatica, su kaydırakları var bu bölümde de, canınız suyla daha yakın olmak istiyorsa, yüzmek yada kaydıraklardan atlamak istiyorsanız bu bölümde seçilebilir.
 
Herbir park ortalama 110 dolar civarı kişi başı. Sea World'un biletini önceden almaya gerek yok ama Disneyland ve Universal Studios biletleri mutlaka önceden alınmalı akla zarar kuyruk beklemek istemiyorsanız tabi:)
 
En sevdiklerim, Antarctica, turtles ve penguenler...



Orkaların gösterisi


Yunusların akrobatlarla yaptığı gösteri


Antartica bölümünün içinde, upuzun nir kuyruk bekleyerek girdiğimiz penguen dünyasına girdikten sonra, sürpriz bir şekilde karşılaştığımız gerçek penguenler...