12 Eylül 2012 Çarşamba

Misket misali

Yanindaki arkadasina "Hayat cok zor" diyen teyze ve arkadasina tramvayda kulak misafiri olarak ise geldim bugun.

Hayat gercekten zor muydu? Kime gore zordu kime gore bir oyundu. Hepimiz aslinda kader diye nitelendirdigimiz seyi yasarken yonunu kendimizin verdigini biraz olsun atliyor muyduk yoksa??

Maddi durumlar, savaslar, teror olaylari, cocuklarin okul sorunlari, bizlerin hirslari, hava durumu, ne biliyim aslinda canimizi sikmaya yetecek cok fazla sey var herkes de bunun farkinda aslinda, ne bileyim bazen de rahatsiz oldugumuz seyleri nasil degistiririz diye azicik kafa yorsak da hayiflanmak yerine, hani bir kerecik denesek? En azindan kendi etki sahamizi bilsek, ama bunun farkinda olsak, degistirebilecegimiz degistiremeyecegimiz seyleri onumuze cocukken oynadigimiz misketler gibi alsak, sonra renklerine gore hedefe firlatsak, o zaman hedefi vuruyorduk da simdi neden olmasin?

Gelmeyi calistigim yer neresi biliyor musunuz? Kendimde yasadigim icin soyluyorum.. Birseyi gercekten cok istiyorsaniz, bunu detaylandirin. Is yerinde patron icin hergun analizler, raporlar olusturmuyor musunuz sanki, aynisi iste, bir kere de kendinize yapin. Aksiyonlari cikarin. Ve harekete gecin, soylenmekle hayatinizda hicbirsey degismeyecek, kimse sizin istediginizi sizin istediginiz kosullarda ve nitelikte size vermeyecek. Cunku kimsenin haberi bile yok, umrunda da degilsiniz.

Ama lutfen kendi kendinizin umrunda olun.

Hiç yorum yok: