Şuan tam da ordayım,Caffe Florian'da. Canlı müzik
eşliğinde kendimizi kaptırdık derinlere. Orkestra o kadar muhteşemki... Her geçen bir kez durup şöyle bir bakıyor,
dinliyor ve geçiyor. Hic kalkmak istemez
mi insan.... Arkamızda delice yağan yağmura inat ıslak pantolonlarımızla oturuvermisşiz tam da orkestranın yanına. Muhteşem adamları dinliyoruz ve ben
bir taraftan yazıyorum. Dayanamadım daha sonra yazmak istemedim. Hemen şuanda
duygular bu kadar yüklenmişken üzerime yazdım..
Venedik yazısına Caffe Florian'da yazığım yazımla
başlamak istedim, sonradan okuduğumda da o kadar içten ve o anki duygularımı o
kadar iyi anlattığını farkettimki hiç aralara bi yerlere almak istemedim. İşte
Venedik en az Caffe Florian'daki dakikalarımız kadar romantik, keyifli ve naif
bir şehir...
Arkadaşım M. uzun yıllar İtalya'da yaşamış, bana İtalya'yla ilgili çok değerli ipuçları verdi, rotalar söyledi. Biraz da bloglara bakarak süper bir tur programı oluşturduk.
İstanbul'dan Venedik'e direk uçuşla geliyoruz. Marco Polo havaalanında inip otelimizin olduğu Mestre bölgesine gidebilmek için ATVO otobüslerine biniyoruz. Havalanından 6 € karşılığında 20 dk gibi bir sürede Mestre tren istasyonuna geliyoruz ve buradan şehir otobüsleriyle Hotel Garibaldi'nin önünden geçen hatta biniyoruz. Hotel personeli çok güleryüzlü, yardımsever, çalışkan;) Oda için harikaydı diyemiyorum, Venedik hotelleri genel olarak çok pahalı olduğu için burayı trcih ettik, gecelik 100€'ya geldi. Gidilir mi gidilebilir ama beklentiyi çok yukarda tutmamak lazım. Otelden Venedik'e 30dk da tek otobüsle ulaşmak mümkün.
Venedik içinde araç olmadığından heryere yürüyerek gidiliyor, ancak şehir içi vaperotto (vapur) kullanarak da istenilen yere gidilebilir. Vaperotta tek yön 7€, ancak 12 saat, 24 saat, 72 saat gibi uygun seçenekleri de mevcut. Biz vaporettoyu adalara gideceğimiz gün kullandık onun dışında hep yürüdük, sağlam kondisyon gerekiyor uyarmakta fayda var! Birkaç farklı yolu kullanarak merkeze San Marco meydanına ulaşmak mümkün ve tüm yol boyunca yüzlerce dükkan olduğu için zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yürüyebilirsiniz. Tabi dükkanlara gerek yok, şehir başlı başına bir açıkhava müzesi gibi size ev sahipliği yapacak, herbir kanaldan geçerken tüm köprü üzerlerinde, 2 katlı evlerin bu güzelliğe eşlik etmesiyle birlikte şehrin adeta size tarihi fıdıldadığını hissederek sarhoş olarak yürüyeceksiniz. Biryandan gondollar geçecek, biryandan dünyanın dört bir tarafından gelen turistlerin farklılığını düşünürken siz, yanınızda eşiniz, sevgiliniz, dostunuz, elinizi tutacak, güneş dar sokaklardan sizin olduğunuz yeere ulsşmaya çalışırken köprüler yeni bir ziyaretçiye daha merhaba diyecek...
Bu şehir masalsı, bu şehir film sahnelerinden kopmuş gibi, bu şehir hayattan çalınmış birkaç harika anı...
Venedik misafilerini bu görüntüyle karşılıyor.
San Marco Meydanı - Venedik'in kalbi, tarihi yerlerin birarada bulunduğu meydan, yukardan bir görünüşü:
Çan Kulesi - San Marco meydanın tam ortasında yer alan saat kulesine mutlaka çıkılmalı. Bu sayede hem labirent gibi olan Venedik sokaklarını hem de çevredeki tüm adaları kuşbakışı olarak izlemek mümkün.
Ponte Dei Sospiri (Ahlar Köprüsü) Düklük Sarayı ile Yeni Hapishane arasında yapılmış olan bu köprüye Ahlar Köprüsü adının verilmesinin nedeni, suçlular yargılandıktan sonra hapishaneye götürülürken son kez Venedik'i görüp "ah" çekmelerinden dolayıdır.
Düklük Sarayı'nı gezerken Ahlar Köprü'nün üzerinden geçiliyor. Suçluların son kez Venedik'e baktıkları yer içerden de bu şekilde:
Sarayın içinden bazı görüntüler:
Venedik'te yeme içme konusuna dikkat, ben seyahatten önce bolca blogları okuduğum için konudan haberdardım, şanslısınız siz de şimdi bu yazıyı okuduğunuz için biliyor olacaksınız konuyu. Venedik'te restaurantlarda liste fiyatlarıyla masaya hesap olarak gelen fiyatlar farklı çünkü ekstra sandalye parası alıyorlar ve bu kişi başı oluyor. Bu ücreti talep etmeyen restaurantlar da var ama mutlaka oturmadan önce sormakta fayda var, pizzacılarda bile bu böyle olabiliyor. Biz genelde güzel restaurantlara denk geldik, bunları mutlaka bulun diyemem çünkü Venedik'te bir yeri bulmak eziyete dönüşebilir, yine de bizim yediğimiz yerlerden bazı fotolar:
Venedik'e çok yakın iki ada olan Murano ve Burano turistik olarak gezilere açık. Murano adası Cam Sanatı'nın sergilendiği, özellikle cama meraklıysanız envai çeşit Murano Camı olarak nitelendirilen aksesuar, ev eşyası,vb birçok ürün bulabileceğiniz bir yer. Venedik'ten Murano'ya bir vaporetto ile gelip, Burano'ya da yine bir vaporetto ile Murano'dan geçmek mümkün.
Ben Murano'ya bayılmadım, çok ticari geldi. Burano ise acayip sempatik, ufak ama çok şirin evleriyle cafe ve restaurantlarıyla mutlaka görülmesi gereken bir rota. Önceden uyarmakta fayda var, Murano ve Burano'yı gezeyim derseniz yarım gün ayırmanız gerekli. Fotolar Burano'dan. Bizim adalara gitmeyi seçtiğimiz gün ömrü hayatımızda en çok ıslandığımız gündü, dolayısıyla fotoğraf çekmek oldukça sıkıntılı oldu.
Grand Kanal'ı en iyi izleyebileceğiniz nokta burası, biz çok beğendiğimiz için iki ayrı günde bu noktada oturup dinlendik.
Hoşçakalın, romantik kalın:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder